• bu arkadaş için herşey küresel, hatta galaktik bir komplo. tek şey hariç: islam. aslında şu komunizm hakkında sıktıklarının tillahını islam hakkında çok daha rahat yapabilir ama işte iş o noktaya gelince error veriyor kendisi. hani onu da yapsa en azından tutarlı saçmalıyor diyeceğim.
  • ikircikli yaklaşım ve "acaba" diyerek düşünme itkimizi kendisi gibi komplo teorisyenlerine kanalize etmek yerine biraz kitap, film, oyun, müzik okuması yapmaya, edebiyat ya da kuramsal yazın takipçiliğine ayırsak bir dalga yakalamıştık. ya düşünün, genciz, bir nesiliz, ve bu niteliklerimiz bizi bir kaynak ve bir değer yapmaya yetiyor ama biz entelektüel kapasitemizi olup biten her şeyi illuminati, masonluk, rockefeller, rotschild, morgan, zihin kontrolü ve diğer bazı pseudo-bilimkurgu kavramlarına harcıyoruz. tuna erdem yıllarca yazıları ve akademisyenliğiyle filmlerin okunan yapılar olduğu, anlatım katmanı denen, metaforlar ve alt metinlerden oluşan bir ikinci katman olduğu algısını yerleştirmeye çalıştı. bugün yıllar sonra hala aynı kuş kadar kitleye sahip. ama michael sikkofield gibi kifayetsiz muhterislerin ciddi mürit kıvamında takipçileri var.

    bilimkurgunun da sahtesi var ve sözde bilim, bilimden çok bilimkurguya hakaret. çünkü bilimkurgunun da bir veçhesi olduğu sanat-bilim diyaloguna tecavüz ediyor. bunu da homeopatlar, astrologlardan çok işte bu sikko gibi bilim-din diyalogcuları yapıyor. yalan kaynakçalardan yapılmış yalan alıntıların arasını jenerik goygoyla doldurarak çamura yatıyorlar çünkü içten içe biliyorlar ki bilim-din diyalogu diye bir şey yoktur. bilim adamının muhatabı din adamı değildir, sanatçıdır. çünkü ne bilim, sanatın varlığını tehdit ediyor, ne de sanatın meşruiyet kazanmak için bilimi itekleyerek kendisine yer açması gerekiyor.

    ses yalitimi'nin goygoy goygoyuna kızıyorum ama adamın goygoy kuramı bu arkadaşlar için iyi çalışıyor.

    ek: "toplasan dört saatimizi alır." denmiş. ulan komplo teorisi takipçiliği sadece bu adamı takip etmekten mi ibaret? böyle milyon tane blog ve site yok mu? bütün illuminati haberlerini sikko'dan almıyor olsanız gerek. artı mesele şu arkadaşlar. siz bu saçmalıklara inanıyorsunuz ve bu dehşete düşürüyor beni. daha üst düzeyde olduğunuzu sanırdım.
  • başka kaynak ve kitaplarda daha önce defalarca konu edilen fikirleri, internet vasıtası ile bulduğu kaynaklar ile destekleyerek blog sitesinde yayınlayan adam. bu kadar. daha fazla anlam yüklemeye, kurtarıcı gibi görmeye, yok "dindarmış", yok "şöyleymiş, böyleymiş" diye eleştirmeye, derin analizlere gerek yok.
    bir kere, adamın söyledikleri yeni şeyler değil; masonluk, gizli örgütler, okült öğretiler ve tabii ki komplo teorileri.
    sadece üslubu farklı; argo örgülü hatta küfürlü, halktan birinin anlatımı.
    ayrıca ingilizcesi vasıtası ile internetteki yabancı kaynakları deşip yazılarını destekleyen belgelere ulaşabiliyor.
    söyledikleri doğru mu? bu konuya bir ara ciddi kafayı takmış biri olarak söyleyeyim; illuminati'yi bilmem ama, dünya düzeninde bir bokluk olduğu kesin. insanların, güç ve para uğruna yapamayacağı şey yok. özellikle bunu dünya çapında ve büyük ölçekte düşünürsen. yani birileri bu kaynakları halka yedirmez, çok açık. sonuçta ortada bir puzzle'ın parçaları var erişebildiğimiz. oluşturduğu resim doğru mu gerçek mi net olarak bilemiyoruz, ama gerçeğe yakın olduğunu düşünüyorum. zaten komplo teorisi konusu; tanımı gereği; birbirinden bağımsız olguları arada ispatlanamayan bağlar bularak birleştirme işidir.
    sonuçta, biraz zaman harcayarak siz de benzer yazılar yazabilirsiniz. mesela ben de size bu işin, yani okült öğretinin, masonluğun taa tarih öncesine hatta efsanevi atlantis ve mu kavgasına kadar gittiğini söyleyebilirim. hatta bir ara çok sevdiğim yazar isaac asimov'un dahi, illuminati'nin bir parçası, hatta beyin takımından olduğunu düşünmemi sağlayan bir mantık örgüsüne ulaşmıştım. sonra da balatalarımdan gelen yanık kokusunun etkisiyle "yok artık" diyerek bu konuda düşünmekten vazgeçtim.
    sonuç; adamın zamanı bol, kafasındaki soruların peşinden gidiyor, araştırıyor ve bunları kendi üslubunca blog'una aktarıyor. bizlerin bu sözlükte yaptığından çok farklı değil aslında kaynatısını hoplattıklarım. swh
  • gece reddit'te gezerken maykıl sikko ve müritleri hakkında müthiş bir yazı gördüm.

    sorulan soru: why do people deny the moon landing? (insanlar neden ay'a inildiğini reddediyor?)

    cevap

    ilgili kısmı yazıp türkçeye çevirirsek:
    "people enjoy feeling like a special snowflake. they'd rather fool themselves into believing that they're a member of a small group of elites who know the truth, as opposed to simply going with the official story and being totally normal. building on that, it's a way of writing themselves into history. the moon landings are one of the greatest achievements in human history, so imagine how famous someone would be if they "proved" we "faked" them. even though that dream will never be realized, there's the legacy of the conspiracy itself. ıf you mention "the moon landing conspiracy", people immediately know what you're talking about. people love being part of something bigger than themselves, doubly so if it's something everyone knows about, and regardless if it's something completely stupid. also, people can be really, really idiotic."

    "insanlar özel bir kar tanesiymiş gibi hissetmekten zevk alıyor. gerçeği bilen küçük ve seçkin bir grubun içinde olduklarına inanarak kendilerini kandırmayı resmi hikayeye inanıp tamamen normal olmaya tercih ediyorlar. ay'a iniş(ler) insanlık tarihindeki en büyük başarılardan biri, eğer birinin bunların sahte olduğunu kanıtlarsa ne kadar ünlü olacağını düşünün. bu hayal asla gerçekleşmeyecek olsa da, komplo teorisinin mirası var.***eğer "ay'a iniş komplosu"ndan bahsederseniz insanlar anında neyden bahsettiğinizi anlayacak. insanlar kendilerinden büyük bir şeyin parçası olmayı seviyorlar; bu herkesin bildiği bir şeyse, ne kadar aptalca olduğuna aldırış etmiyor ve ikiye katlanıyor bu (sevgi). ayrıca insanlar gerçekten aptal olabiliyor."
  • komünizm, kızıl devrim, sovyetler birliği ve şirketler başlıklı yazısı baya araştırma gerektiren ve emek harcanan bir yazı olmuş. beğenerek uzun uzadıya okudum. ancak kafama takılan birkaç yerden bahsetmek istiyorum. (yazısından alıntılanan yerler tırnak içine alınmıştır. )

    `hepimize kitaplarda anlatılan tarihe göre; cengaver komünist kızıl ordu, amerika tarafından desteklenen beyaz orduya karşı savaşmıştı. oysa burada kızıl ordunun da gayet amerika tarafından yardım sözü aldığını görüyoruz`

    amerikanın günümüzde bile izlediği politika budur zaten. filistin’in yanında gibi görünüp , israil’e gerekli yardımı her daim yapmıştır. bence burada lenin’in kullanıldığı mı yoksa çok zeki davranıp gerekli yardımı alarak yollarına devam mı ettikleri tartışılmalıdır. (lenin’i troçki ve stalin’den ayrı tutuyorum. ve yollarından kasıt rus halkının inandığı savaşına)

    `elbette thompson'ın amacı rusya'ya yardım veya barış değildir, kendisi bir bolşevik falan da değildir. amacı öncelikle rus pazarını ele geçirmektir. bu sebeple komünizmi ingiltere'de olduğu gibi abd'de de pazarlama çabalarına girer.`

    her zaman savaştan, hastalıklardan ve ölümden kazananlardan bahsediyoruz. olaya sadece sosyalizm üzerinden bakmamak gerekir. istediğiniz kadar iyi bir sistem getirin. değişen hiç bir şey olmayacaktır. bütün sistemler birilerinin çıkarına kullanılacaktır. doğruları veya yanlışları ile lenin bana göre iyi ( zeki) bir devlet adamıydı. halkının iyiliği için mücadele eden bir kısmı da vardı. fakat hep en kötü kısımlarıyla anlatılmış yazıda.

    `makinalar, ayakkabılar, milyon dolarlık anlaşmalar havada uçuşuyor. hey maşallah, yürüyün devrimci bolşevik kardeşlerim.`

    bu biraz ışıd’ın yaptıklarını tüm müslümanlara yaymak gibi geliyor bana. dünya gündeminde ışıd ve askerleri de müslüman gözüküyor. ve ileri ki tarih kitaplarında müslümanlar şöyle yaptı diye bahsedildiğinde aynı şeyi yaşayacağızdır. yani sadede gelecek olursam kişilerin belli çıkarları dahilinde yaptıkları anlaşmaları bütün bir orduya yaymaya karşıyım. orada gerçekten daha iyi bir yaşam için savaşan bolşevikler varken bütün bolşevikleri kötülemek acımasız geliyor bana. (ki yazının sonlarına doğru michael’da gerçekten bu uğurda ölen insanlardan bahsediyor.)

    `albay house bu satırları 1912'de yazmıştır.
    rusya'daki kızıl devrim 1917'de yapılmış, sscb resmen 1922'de kurulmuştur.`

    anlayamadığım olay ise şu. yani marx da bu planların bir parçasımıydı. yani herşeyi sosyalizmi pazarlamak, daha iyi dünya adı altında sunmak için mi yaptı? her şeyi en başından biliyor muydu?

    bunlar sadece son yazısında kafama takılan kısımlarıdır. genel olarak yaptığı , o kadar parçayı bularak birleştirmesi bile bence bir yetenek işidir. ne kadar eleştirilse de hiç olmazsa yazma yeteneğinden dolayı kutlanması gereken, takip ettiğim blog yazarıdır.
  • komplo teorisi yazarı. hayal gücü geniş sadece abartmaya gerek yok.
  • hala degersizlestirmeye calisiliyor filan diye sayiklanmis.

    bu adamin yazdiklarinin icindeki yanlislari gosteren iki tane entry yazdim, karsiligi sessizlik. yazdiklari degerli mi ki degersizlestirmeye calisalim ?

    kendisi cahil, hayranlari kendisinden de cahil.
  • bu sene içerisinde blogunda 4 yazı yayınlamış olan yazar. bu dört yazının tamamı -taş çatlasa- 4 saatte okunup bitirilebilir.

    yani bu adamın blogunu takip etmek ne kitap okumaya, ne kaynak taraması yapmaya, ne de diğer yollarla genel kültür kazanmaya engel değil. öyle bir bahsediliyor ki, sanki günde 10ar saatimizi bu adamın yazılarını okumakla geçiriyoruz. yok bunu yapana kadar şunu yapsak şöyle iyi olurmuşuz böyle iyi olurmuşuz. ulan tamam farz edelim ki tamamen boş beleş yazılar yazıyor, takip etmek bize hiçbir şey katmıyor; ulan yılda 4 saatimi boşa harcamışım çok büyük bir kayıp mı? neslimizi felakete mi sürükleyecek?

    bir de sağdan soldan toplayıp yazıyor argümanı var o da evlere şenlik. yahu adam sosyalizmden, sovyet rusya'dan bahsediyor; dün yaşadığı ilginç olayı anlatmıyor ki . tabii ki kaynak taraması yapacak, ortaya bir şeyler koyacak. ya ne olacağıdı?
  • insanların kendilerinin üzerinde bir güç odağı yaratmaları ve ters giden herşeyi bu odağa indirgemeleri, kendilerini sorgulamaktan ve gerçeklerle yüzleşmekten çok daha kolay olmuştur her zaman. mevzuyu bir de gizemle, mistisizmle harmanladık mı al sana binlerce mürid. din olgusunda da bu insani dürtünün payı yok mu sanki?

    anladığım kadarıyla sikko üç-beş ailenin tüm dünyaya hakim olabilmesi için insanları dinden uzaklaştırmaya çalıştıklarını falan iddia ediyor. tarih boyunca birçok düşünür tam aksini iddia etmiştir oysa. biri üç kuruş fazla kazansın diye yüzlerce madenci göz göre göre ölüme gönderilir. fakat ölen yüzlerce kişinin yerine ertesi gün başka yüzlerce kişinin sorgulamadan aynı şartlarda, aynı madene inip çalışmasını sağlamak için "takdiri ilahi" ve "onlar şehit olarak şimdi cennette" denilmesi yeterli. asıl din bu değil demeye kalkmasın kimse lütfen. dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir zaman farklı olmadı ki bu kandırmaca. teoride farklı olsa da uygulamada hep bu şekilde anlaşılmış olan din olgusundan insanları uzaklaştırmakla rothschildlerin ne gibi çıkarları olacak şimdi peki?

    üstelik sikko'nun hiçbir iddiasını kanıtlamak için bilgisayarının başından kalkıp odasından çıkmasına dahi ihtiyacı yoktur. yeri geldiğinde yıllarca sürebilen kaynak ve arşiv taramaları, karşılaştırmalı tarih, yerinde bizzat yapılan incelemeler, varsa canlı tanıklar veya sonraki nesillerle görüşmeler, bilimin diğer dallarından yardım alınması vb. tüm metodların hepsi hikaye aslında. tüm akademisyenler boşuna uğraşıyor. sikko bir yandan burnunu karıştırırken diğer yandan görüşlerini destekleyecek iki-üç link de buldu mu alın size oldukça derinlemesine bir araştırma ve müthiş analizler. nasıl olsa kimsenin bir boktan haberi yok. internette de her türlü görüşe kaynak veya delil gösterilebilecek bolca zırva mevcut. yeter ki insanlar kaynak veya delil olarak gösterilenlerin geçerliliğini sorgulamaya kalkmasın.

    fakat bu heyecanlı çocuğun yazdıklarına inananların en azından bir kısmının osmanlı'nın yıkılışı ve ardından kurulan cumhuriyetin de üç-beş masonun işi olduğuna inananları cehaletle suçlamaları ilginç bir çelişki tabii.

    sonuçta rothschild ailesi tarafından kurulduğu iddia edilen sovyet rusya'nın aynı yıllarda kurtuluş savaşı için bize önemli miktarlarda askeri ve maddi yardımda bulunduğu biliniyor. demek ki mustafa kemal'in çanakkale'de öne çıkışı, osmanlı'nın yıkılışı, kurtuluş savaşı ve ardından kurulan cumhuriyet vs. de hakikaten hep bu rothschildlerin tezgahıymış. gerçi ismail hakkı uzunçarşılı, zeki velidi togan, fuat köprülü, halil inalcık, ilber ortaylı ve daha nice önemli tarihçi aksini iddia ediyor ama sikko'dan daha mı iyi bilecekler?!! dünyada tüm olan biteni yöneten koskoca rothschild ailesinin sovyetleri kurarken hemen yanı başındaki anadolu'da ve stratejik öneme sahip boğazların etrafında olanları öylece seyrettiğine inanmıyorsunuzdur herhalde?..

    (bkz: cehalet)
    (bkz: riyakarlık)

    aynı locaya bağlı yüksek dereceli masonların bile yıllarca süren ve birbirlerini masonluktan ihraç etmeye kadar varan post kavgalarından, karşılıklı olarak yapılan yolsuzluk suçlamaları ve açılan davalardan vs. bihaber olanlar pek tabii türkiye'de de herşeyin masonlar tarafından kontrol edildiği masalına inanabilirler.

    mason locaları, illuminati gibi oluşumlar yoktur demiyorum kesinlikle. yürüttükleri lobi faaliyetleriyle dönem dönem çeşitli devletlerin yönetimlerinde etkin olmaya da çalışmışlardır. fakat işin sırrı, bu tarz oluşumların kendi çıkarlarını etkin olmaya çalıştıkları devletlerin çıkarlarına uygun hale getirmekten geçiyor. amerika'nın çıkarları yahudi lobisinin çıkarlarıyla çelişmeye görsün, bakın bakalım ortalıkta etkin bir yahudi lobisi falan bırakıyor mu amerika'nın devlet mekanizmaları.

    bu tarz yapılanmaların herşeyi kontrol edebildiğine dair uydurulan hurafeler hiç yoksa 1980'lerden beri fethullah gülen cemaati için de sık sık ortaya atılır dururdu. gülen cemaatinin örgütlenmesi de belirli bir ideoloji çevresinde bütün detaylarıyla ve on yıllara yayılmış bir şekilde tasarlanmış vaziyetteydi. aile yapısı müsait olan başarılı çok sayıdaki çocuk en geç lise çağında devşirilir, cemaatin ideolojisine ve kontrol etmeye çalıştığı devlet kadrolarına uygun birer birey olacak şekilde yetiştirilmeye çalışılırdı. cemaatin son on iki yılda iktidarın izniyle özellikle emniyet veya yargıda yapılanabilmesi de bu sayede olmuştur. tabii ki akp'nin kendi siyasi görüşüne sahip yetişmiş yeterince insanın olmaması da cemaate bu fırsatı sağladı. fakat iktidarın ayağına bastıkları anda ne hale geldiklerini hepimiz biliyoruz. kaldı ki akp'nin bu yapılanmaya karşı savaş açmış kadroları öyle pek vasıflı da sayılmaz. yegane kozları devlet mekanizması.

    dünyada olan biten herşeyi birkaç ailenin çıkarına bağlayabilen ve illuminati gibi oluşumları deşifre ettiklerini iddia edenler gülen cemaatine benzer hiçbir yapılanmadan bile bahsetmiyorlar. getirebildikleri tek açıklama pop şarkıcıları, zara'nın ürünleri vs. üzerinden yapıldığı iddia edilen beyin kontrolü. yiğit bulut "başbakanımızı telekineziyle öldürmeye çalışıyorlar" deyince nedense kıçımızla gülüyoruz ama. bu oluşumların gülen cemaati gibi tabana yayılan ve insanların uğrunda kendilerini feda etmeyi göze alacakları hiçbir ideolojileri de yoktur zaten. dolayısıyla çocukları belirli bir ideoloji doğrultusunda yetiştirmekle vs. de uğraşmazlar. tek silahları paradır. rothschild ailesinin mensubu değilseniz kendi çıkarınız olduğu sürece bu oluşumlara yakın durursunuz ancak. diyelim ki gösterdiğiniz başarılarla devlette belirli bir konuma yükseldiniz. bu yapıya açık olduğunuz ve işlerine yarayabileceğiniz düşünülürse, masonlar veya illuminati gibi örgütler size yanaşmaya ve maddi çıkarlar karşılığında sizi satın almaya çalışabilir. kabul ettiğiniz takdirde de konumunuzdan olabildiğince faydalanmaya bakarlar tabii. fakat biraz aklı olan hiç kimse kendi kariyerini, hayatını bu örgütlerin çıkarları uğruna kolay kolay feda etmez. dolayısıyla görev aldığınız devletin çıkarları bu oluşumların çıkarlarıyla çeliştiği anda illuminatinin veya masonların esamesi dahi okunmayacaktır. yoksa rothschildlerin çocuk yaşta binlerce rusu yıllarca kendi ideolojilerine uygun bir şekilde yetiştirdikten sonra çarlık rusyası'na gönderdiklerine ve bolşevik devrimini yaptırıp sovyetlerin kurulmasını sağladıklarına gerçekten inanmamızı mı bekliyorsunuz? en fazlasıyla kontrol edemedikleri bu devrimde ve ardından ortaya çıkan yeni yapıda etkili olan birilerini satın alarak çok farklı dinamiklere sahip olan bu kitlesel dönüşümden mümkün olduğunca kendi çıkarlarına uygun olacak biçimde faydalanmaya çalışmışlardır.

    bu arada dikkat ederseniz sikko'nun yazdıklarını savunmaya çalışanlarla erdoğan'ın yaptıklarını savunmaya çalışanların cevap verme algoritması birebir aynı.

    daha ciddi komplo teorileri arayanlara ise isviçre’nin zürih federal teknoloji enstitüsü’nde sistem analizi üzerine uzmanlaşmış üç akademisyenin (s.vitali, j. b.glattfelder, s.battiston) the new scientist, fortune global ve le monde gibi dergilerde de yayınlanan “şirketlerin küresel kontrol ağı” adlı üç yıllık çalışmasını tavsiye edebilirim. fakat baştan uyarmam gerek, şirketlerin küresel kontrol ağı (ingilizce) çalışması sikko'nun analizlerini "derin" bulanların beyin hücrelerinde oldukça ağır bir tahribata yol açabilir.
hesabın var mı? giriş yap